Sinek Isırıklarının Müellifi
İlk romanı "Herkes Herkese Dostmuş Gibi" 2000 yılında yayınlanan Barış Bıçakçı'nın ilk basımı 2011'de İletişim Yayınları tarafından yapılan bu romanının iki ana karakteri Cemil ve eşi Nazlı'dır. Romanda bir roman yazmak için 12 yıl sürdürdüğü inşaat mühendisliğini bırakan Cemil'in, Ankara Eryaman Toplu Konutlarındaki apartman dairesinde ve çevresindeki yaşadıkları anlatılmaktadır. Doktorluk yapan eşi Nazlı ise gün boyu dışarıda çalışmaktadır. Sakin bir yaşamları vardır. Sonunda kitabını bitirir ve İstanbul'da bir yayınevine dosya olarak teslim eder ve oradan gelecek yanıtı beklemeye başlar. Bu arada evdeki işlerle uğraşır.

Bizim Büyük Çaresizliğimiz
bizim büyük çaresizliğimiz
Roman sıkı bir dostluğun yani Ender ile Çetin ‘in hikayesidir. Roman, Ender tarafından, kitabın bir yerinde de belirtildiği gibi “iki yıl sonrasından” Çetin’e yönelik olarak kaleme alınmış uzun bir mektup gibidir. Ana karakterlerin birbirleri arasındaki ilişkiye ve hatıralarına sık sık gönderme olmasının yanında, aslında esas öykü, arkadaşları Fikret’in ailesiyle birlikte geçirdiği trafik kazasının ardından başlar. Kaza sonucu üvey annesi ve babasını kaybeden Fikret’in kız kardeşi Nihal, Ankara’da okumaktadır ve Amerika’ya dönmek zorunda olan Fikret, yakın arkadaşları Ender ve Çetin’den okul bitene kadar Nihal’e sahip çıkmalarını rica eder. Romanın çeşitli yerlerinde de bahsi geçtiği üzere en büyük hayalleri beraber yaşamak olan Ender ve Çetin, arkadaşlarının dile getirdiği bu hassas ve hayati rica karşısında bir an bile tereddüt göstermeden bu ricayı kabul etseler de hayatları artık değişmiştir. Yine kitabın arka kapak metninde vurgulandığı üzere; “Günün birinde hayatlarına bir genç kız girer. Şimdi düşünme, hatırlama ve kendini didikleme zamanıdır.” Çetin’in yıllar sonra Ankara’ya dönmesi ve beraber aynı evde yaşama düşünün gerçekleşmesinin biraz sonrasında gerçekleşen bu olay, Ender ve Çetin’i pek çok farklı duygu durumuna sürükler. Gündelik hayat rutinlerinden kişilik özelliklerine dek pek çok şey yeniden anlamlandırılma sürecine girer. Sonraları Nihal, alışılmadık bir misafir, hem bir tanıdık hem de bir ‘yabancı’ olarak evin sınırları içerisinde varlığını hissettirmeye başlar, Ender ve Çetin aynı anda kendisine âşık olur. Ama bunun bir türlü dile getirilemeyecek bir tutum olduğunun da bilinmesi bir tür “çaresizlik” meydana getirir. Romanın ilerleyen aşamalarında gerçekleşen çeşitli sahneler ve karşılaşmalarla, Nihal’in hem Ender’in hem de Çetin’in duygularına karşılık vermesinin sınırlarında gezindiğini görürüz. Ender’in sakin, içe kapanık ve “hassas” tabiatı Nihal’e –ilk aşamada bu yönde bir istekle karşılaşıp reddetse de- şiir yazan, kütüphanesinin önünde ona sevdiği şarkıları dinleten bir tabiata sahiptir. Çetin’in yüksek enerjisi, mutfakta yemek yapma anlarını törensel bir gösteriye dönüştürmesi, onun Nihal’e dönük duygularını dışa vurma sahnelerini yansıtır. Ama ana karakterler her şeye rağmen, Nihal’in hem bir “arkadaş emaneti”, hem de kendilerine göre genç bir kadın olmasından ötürü bu aşkın “irrasyonelliğini” ve yarattığı gerilimi zihinlerinden çıkarmamaya çalışırlar. Zira ikisinin arasındaki dostluk, onların ortak arkadaşları, yakınları ve anılarıyla da örülmüş bir ağı sembolize eder. Ayrıca, iki karakterin de her şeyden evvel bir tür “orta yaş krizi” içerisindeymiş gibi görünen tutumları, geçmişe ve geleceğe dönük anlatıları, sağlam temellere dayandırır. Tam bu sırada Nihal, Ender ve Çetin’in hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığı arkadaş/okul çevresinden bir erkekle (Bora) çıkmaya başlar. Bora, Nihal’in yanında kaldığı iki “orta yaşlı” adamdan farklı olarak öncelikle gençliği ve bu iki karakterin “gerisinde” kaldıklarını hissettikleri “zamanın ruhunu” şiirle, devrimcilikle ve bir anlamda “yaşamı değiştirmeye” dönük enerjisiyle temsil eder, Bora’nın varlığı ile kendilerine gelirler. Ancak sonrasında Nihal’in hamile olduğunu öğrenmeleri, yaşanan kürtaj ve Bora ile ilişkinin sona ermesi aralarındaki iletişimi gerilimli hale getirir. İlk günlerin çekingenliği, belirsizliği ve çeşitli olasılıklara kapı aralama iradesi bu kez yerini küskünlüğe, umutsuzluğa ve bir açıdan “her güzel şeyin sonuna” bırakır. Romanın sonlarına doğru mezuniyetin yaklaşması ve Nihal’in Amerika’ya dönüş vaktinin gelmesi ile başkarakterler daha da gerilimli bir dönemi yaşamaya başlarlar. Kitap, Nihal’le gerçekleşen mektuplaşmaları, beraber geçirdikleri günlere kısa bir süreliğine de olsa gidiş ve dönüşleri ve nihayet karakterlerin yine kendilerine, “gerçekliklerine” dönüş yapması suretiyle yaşlılıktaki olası günlerini içeren bir pasajla sona erer.

 Biyografisi:
Barış Bıçakçı: 1966 Adana doğumlu yazarın ilk yapıtları Ocak 1994 ve Ekim 1997'de Hüsyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte yayınladıkları şiir kitaplarıdır.
Yapıtları
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi (2000); Veciz Sözler (2002), Aramızdaki En kısa Mesafe (2003), Bizim Büyük Çaresizliğimiz(2004), Baharda Yine Geliriz (2006), Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra(2008), Sinek Isırıklarının Müellifi (2011), Seyrek Yağmur(2016),Kurbağalara İnanıyorum (Ayhan Geçgin ve Behçet Çelik'le, 2016)

Yazılar:

Kitaba dair bazı yazılar:
* "Sinek Isırıklarının Müellifi romanına dair çeşitli yazılar"
      Gökhan Ertür, Belgin GB,
* "Heteroseksüel Melankoli Ve Eşcinsel Kateksis: Bizim Büyük Çaresizliğimiz Üzerinden Bir Tartışma"
      Fatih Serdar Özgültekin, Moment Dergi, 2020, 7(1): 57-71
* "Barış Bıçakçı Anlatılarında Yapı ve İzlek"
      Nagihan Sağlamel, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2014
* "Bütün Kapıları Ankara'ya Açılan Yazar: Barış Bıçakçı"
      Ülkü Eliuz, Ankara Araştırmaları Dergisi. 2017; 5(1): 131-138
* "Bizim Büyük Çaresizliğimiz: Soğuktan Önce"
      Fırat Yücel, Altyazı Dergisi, 6 Mayıs 2019
* "Gevezelik çağında edebiyat - Barış Bıçakçı'da cümle savaşları"
      Nurdan Gürbilek, Birikim Dergisi, Haziran 2017.
* "Bizim Büyük Çaresizliğimiz"
      Film, Yönetmen: Seyfi Teoman, Nisan 2011, 102 Dakika
* "Bizim Büyük Çaresizliğimiz Romanına ilişkin değerlendirmeleri"
      İzmir Grubu Üyeleri, 20.11.2021