Anton Çehov'un ilk uzun eseri olan "Bozkır" diğer eserlerinden farklıdır. Bir gezi yazısına benzer. Öykünün kahramanı eğitim için bir yerden, başka bir yere gitmekte, bu sırada yaşadıklarını, gördüklerini ve hissettiklerini dile getirmektedir. Kara yolunda ve bir atlı araba ile yapılan bu yolculukta genç Yegoruşka pek çok olaya tanık olur. Öykü de tıpkı araba yolu gibi inişli çıkışlı, engebeli, sorluklarla doludur. Yolculuğun sürdüğü ve öyküye adını veren uçsuz bucaksız geniş bozkır adeta öykünün temel kahramanlarından birisidir. Bozkır hem başlı başına bir başka dünya, hem de başka bir dünyanın kapısıdır bir anlamıyla. Bozkır, çocuğun o güne kadar tanık olmadığı gerçek dünyanın bir baska yüzüdür de aslında. Bu dünya, belirsizliklerin, yalnızlığın ve tek başınalığın dünyasıdır. Yalnızlık bir çocuk için pek bilinir bir şey değildir. Ama küçük Yegoruska’nın belleğinde büyük bir etki yapar. Onu bir anlamda uyandırır ya da büyütür. Çehov'un bu öyküsü için farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Bazıları bunun genel anlamıyla, kısa ya da uzun bir "öykü" olmadığı, bir şiire daha çok benzediğidir.

 Çehov, bu öyküsüyle okuyucuya yalnızlığın bir yüzünü adeta yaşatır. Bozkır insanların içinde bulunduğu topluma hem çok uzaktır, hem de orada karşılaşılan insanlar aslında yaşanılan toplumun küçük bir prototipidir. Öykü, yazın sıcağının her şeyiyle hissedildiği bu ıssız bozkırın, siirsel anlatımıyla başlar. Bozkır o kadar canlı ve gerçek bir şekilde anlatılır ki, okurken orada olmamak neredeyse olanaksızdır. Çehov okuru sözcüklerden oluşmuş empresyonist bir resim ya da film gibi içine hapseder ve onunla birlikte öykünün anlatıldığı döneme götürür. Bu yoğun bir doğa betimlemesi sırasında doğa ve insan iç içe sanki ayrılmaz bir varlıkmış anlatılır, dolayısıyla bozkır insanlaşır ve bir ruha kavuşur. Yolculuğu yapan kahraman bir çocuktur; onun önündeki yaşamında çok sayıda seçeneği vardır. Ama o, içinde bulunduğu dünyayı oluşturan ve belirleyen etkilerle, kendi iç dünyasında oluşturduğu kararlara göre en az iki farklı geleceğin önünde durmaktadır. Okur öykü ilerledikçe o kararı verecek olanla birlikte bir tercihle karşıkarşıya kalacaktır. Bu iki seçeneği ise Kristofor ve Kuzmiçov’un düsünceleri belirleyecektir. Bozkır soyut olarak düşünüldüğünde, aslında gerçek dünyanın kendisidir. Çünkü insan özünde, etrafını saran iyi-kötü, güzel-çirkin, yasam–ölüm gibi değerlerin içinde hedefine ulasmaya çalısan bir savasçıdır. Yegoruska da hayatın içinde ilerlemeye ve hedefine ulasmaya çalısan bir ‘savasçı-insan’ sembolüdür. Uzun öykü anlayısıyla insanın daha çok iç dünyasına yönelen yazar insan, toplum ve davranıs üzerinde yoğunlasır. Onun kahramanları sürekli bir arayıs içindedir. Bu arayıs süreci ise onlar için sancılı bir dönemin de baslangıcıdır. Etik değerler, iç dünya ve dıs dünyadaki çeliskiler, amaçtan sapma ve tüm baskılardan kurtulus amacıyla kendinden kaçma gibi psikolojik olgular üzerine temellendirilmis öyküler, zaman zaman yazarın da iç dünyasının yansımaları olarak karsımıza çıkar. Yazarın bütün öykülerinde toplum ve birey sıkı sıkıya birbirine bağlıdır. Birey toplumla uyum içinde bir bağ kuramadığı takdirde, psikolojik bir kaosa sürüklenir.

 Biyografisi:
Anton Pavloviç Çehov (29 Ocak 1860, Taganrog Rusya - 15 Temmuz 1904, Badenweiler, Almanya), Rus tiyatro yazarı ve modern kısa öykülerin kurucularındandır.
Rusya'nın güneyinde Azak Denizi kıyılarındaki Taganrog'da bakkal bir babanın oğlu olarak Dünya'ya geldi. Dört çocuklu bir ailenin ortanca çocuğudur. Babası, ticaretten çok dini konulara eğilimleri olan sert ve otoriter bir adamdı. Babasının baskısıyla kilise korosunda ilahi söyleyen Çehov, ticarette başarı sağlayamayan babasının yerine dükkân işleriyle de ilgilendiğinden lise eğitimi uzadıkça uzadı.
Çehov, bir süre Yunan çocukların devam ettiği yerel bir okulda okudu. Daha sonra on yıl boyunca lisede Yunan ve Latin klasikleriyle temel bir eğitim gördü. Düş gücüne fazlasıyla olanak tanıyan bu eğitim Çehov'un yaşamı boyunca klasiklerden hoşnut olamamasına yol açacaktı. "Edebiyat Öğretmeni" adlı hikâyesi üniversite yıllarına aittir.
1876'da babasının iflas etmesi üzerine ailesi Moskova'ya göçtüğünde, kendisi bir ağabeyi ile birlikte Tagangrog'da kalarak liseye devam etti. Üç yıl boyunca, henüz çok genç olmasına karşın kendi hayatını kendi kazandı. Zor koşullar altında geçen çocukluk yılları, hikâyelerinde çocuklara geniş yer vermesine ve hep hüzünlü, incinmiş çocukları anlatmasına neden oldu.
1879'da liseyi bitirdi ve Moskova'ya giderek tıp fakültesine girdi; 1884'te doktor oldu. Tıp öğrenimi sırasında ailenin geçimine katkıda bulunmak için çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Bu dönemde yazdığı yazılarını "Melbourne'ün Masalları" adlı kitapta toplayarak üniversiteyi bitirdiği yıl ilk kitabını yayınladı. Çehov, üniversiteyi bitirir bitirmez hekimliğe başladı. "Cerrahlık", "Cansız Ceset", "Kaçak" adlı hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hekimlik çok vaktini aldığından yazmasına engel olmaya başlayınca hekimlikten vazgeçip yazarlığa yöneldi. Yazarlığına hekimliğinin izleri görülür. Pek çok kimse onun Çarlık Rusyasını anlatışını, bir doktorun hastalığı teşhis edişine benzetir.
1887'de "Alacakaranlıkta" adlı öykü kitabıyla Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin ödülü nü kazandı. Aynı yıl ilk büyük tiyatro oyunu "İvanov", Moskova'daki Korsch Tiyatrosunda sergilendi. Ünlü öyküsü "6. Koğuş" 1892'da yayınlandı. Aynı yıl kolera salgını olan bölgelerde doktor olarak aktif rol oynadı. Merkez Rusya'da bir Melikhov adını verdiği bir malikane satın alarak taşındı ve yaşamında "Melihova dönemi" denilen yeni bir dönem başladı. Bu dönemde yaratıcılığının zirvesine ulaştı. Sürekli kendisini ziyaret gelen dostlarını malikanede ağırladı.
1894 yılının bir bölümünü yurtdışında geçirdi. Bu arada vereme yakalandı, tedavi için Kırım'a geçti. 1895'te "Martı" oyununun ilk versiyonunu yazdı. "Sahalin Adası"nı yayınladı. Tolstoy ile tanıştı. Oyunun St. Petersburg'daki ilk gösterimi başarısızlıkla sonuçlandı.
1897'de Köylüler adlı uzun öyküsünü yayınlattı. 1898'de Sanat tiyatrosunu Stanislavski ile birlikte kuran Nemiroviç-Dantçenko Martı’yı sahnelemek için Çehov’dan izin istedi, bu arada Çehov, ilerde evleneceği aktris Olga Knipper'le tanıştı. Martı oyunu büyük başarı elde etti. Çehov'un babası öldü.
1899'da Vanya Dayı'nın ilk gösterimi yapıldı, Toplu Yapıtlarının ilk cildi yayımlandı. 1901'de Üç Kızkardeş sahnelendi; Çehov, Kafkasya seyahatinden sonra bir ev yaptırdığı Yalta'ya döndü ve Olga Knipper ile evlendi. 1904'te "Vişne Bahçesi" Moskova'da sahnelendi. Sağlığı bozulan Çehov, eşi ile birlikte Almanya'ya gitti ve Badenwiller'da öldü.
Çehov'un bütün yapıtları ölümünden 40 yıl sonra 20 cilt halinde yayımlandı. Bu yayının 8. cildinde Çehov'un sayısı birkaç bine ulaşan mektupları yer alır.
Tiyatro Oyunları:
Çehov'un tiyatro sevgisi çocukluk yaşlarında izleyici olarak başladı. Vodvil olarak adlandırdığı birer perdelik oyunlarıyla, dörder perdelik oyunlarından ilk ikisi olan İvanov ve Orman Cini'ni 1887-1890 yıllarında yazdı.
Vodvil leri taşra tiyatro sunda büyük başarı kazandı. Bir Moskova tiyatro sunda sahnelenen İvanov da çok büyük başarı sağladı. Orman Cini'nin aynı başarıyı sağlamaması üzerine Çehov oyun yazmaya uzun süre ara verdi. Martı'yla yeniden oyun yazmaya başlaması ikinci başarısızlığı beraberinde getirdi. Bunun üzerine Çehov tiyatroyla ilgisini kesmeye karar verdi. Bir mektubunda şöyle diyordu: "700 yıl yaşasam bir piyes yazmam. Nesine isterseniz bahse girerim." Bunları yazarken tiyatro sevgisini hesaba katmamıştır. Bu sırada Vanya Dayı büyük övgülere layık görülüyordu. Martı'nın ikinci sahnelenişinde kazandığı büyük başarı da Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesi'ni yazmasını sağladı.

Türkçe yayımlanan başlıca yapıtları:
Besleme (1996), Korkulu Gece (1995), Seçme Öyküler (1997), Kara Keşiş (1999), Toplu Eserler (2000), Bütün oyunları (2000), Marangozun Köpeği Kaştanka (2001), Oyunlar (Martı, Vanya Dayı, Vişne Bahçesi, Üç Kızkardeş, Teklif, Jübile, Düğün; 2001), Bir Taşralının Öyküsü (2002), Bütün Oyunları (2 cilt, 2002), Bütün Öyküleri (8 cilt, 2002), Asma Katlı Ev (2003), Hikâyeler (2005), Belalı Misafir (2008).

Yazar ve kitapla ilgili yazılar:
ANTON ÇEHOV'DAN "STEP" (BOZKIR) ÜZERİNE ÜÇ MEKTUP

KOROLENKO'YA
Dostça önerine uyarak, "Sieverny Viestnik" için bir öykü yazmaya başladım. Başlangıç olarak, bozkırı betimlemeyi, bozkır insanlarını ve orada yaşadığımız herşeyi konu temel aldım. Bu iyi bir tema ve üzerinde çalışmak zevkli, fakat ne yazık ki, uzun şeyleri yazmadaki pratik eksikliğimden, ayrıntı bolluğu korkusundan tam karşı uca gidiyorum: her sayfa bir kısa öykü gibi sıkılaşıyor, resimler birlikte çarpışıp çoğalıyor, ve her biri okuyucunun dikkati ve ilgisi için bir diğeriyle yarışıyor, varmak istediğim tek izlenimi bozuyorlar. Sonuç olarak, okuyucu, her ayrıntının, gökyüzündeki yıldızlar gibi, bir bütün oluşturduğu -bir resim değil, fakat sadece bir özet, izlenimlerin kuru bir sıralanışını buluyor. Bir yazar -örneğin sen- beni anlayacak, fakat okur sıkılacak ve hepsinden kaçacak.
Moskova. Ocak 9, 1888

Y. P. POLONSKİ'YE
Yeri gelmişken, büyük olasılıkla "Sieverny Viestnik"te çıkacak uzunca bir şey yazıyorum. Bir kısa öykü, bir bozkırı, onun insanlarını, kuşlarını, gecelerini, fırtınalarını anlatan...
Onu yazmaktan hoşlanıyorum, fakat korkarım, bu tutkulu konularla çok az deneyi olan biri olduğumdan, anlatının ipinin ucunu kaçırıyorum, bıkkınlık başlıyor, söz aramızda, biçimlemede ciddî bir yetersizliğim var. Ne okuyucunun ne de eleştirinin çözebileceği sayfalar var, onların boş olduğunu düşünüyor ve dikkate almıyorum; fakat bu parçaları ben dahil iki üç edebiyat meraklısının anlayacağına şimdiden seviniyorum. Genelde "roman"ım beni hoşnut kılmıyor. Bana kocaman, sıkışık ve ayrıntılarla dolu görünüyor. Günümüzün okuyucusu bozkır ve onun insanları gibi bir konuya özel bir alan olarak ilgi duyacak, güzel bulacak onu...
Moskova. Ocak 18, 1888

A. N. PLESCHEYEV'E
Kalın bir dergi için uzun bir masal yazıyorum... Bozkırı betimliyorum. Şiirsel bir konu ve eğer başlangıçtaki tonu korumayı başarırsam yaptığım işe değmiş olacak. Romanda seni hoşnut kılacak şeyler olduğunu biliyorum sevgili şairim, fakat korkarım, bir bütün olarak çalışma, tamamıyle doyurucu olmayacak. O üç-dört imzalı damga ile kaplanacak, bunlardan ikisi mekanların ve doğanın betimlenmesi - çok sıkıcı! Ah, mart ayına onun hepsini hazır etmeyi nasıl da istiyorum! Ocak ayının hepsini onun üstünde çalışmaya ayırdım ve başka bir şey yapmayacağım.
Uzun bir şey yazmak kısa yazmaktan daha sıkıcı ve zor. Onu okuduğunda, üzerinde benim deneyimsiz beynimin ne çok emeği olduğunu, onunla ne zorluklarla uğraştığımı göreceksin...
Moskova. Ocak 19, 1888

(Yayın Tarihi: Şubat-Mart 1998) ("İskenderiye Yazıları" Dergisi)
İngilizce'den çeviren: Sinan Öner

* "Çehov'un Öykücülüğü Üstüne"
       Erdal Öz; İmge Öyküler Yıl: 1, Sayı: 2, Nisan-Mayıs 2005,
* "nton Pavloviç Çehov'un Uzun Öyküleri"
       Emel Uğurlutan, Gazi Ün. Yüksek Lisans Tezi.
* "Çehov'un ve Esendal'ın Hikayelerinde Çocuk"
       Beyhan Asma, Samet Gökçeli, Batman Üniversitesi Bilim Ve Kültür Sempozyumu Sunumu, 18-20 Nisan 2012 Batman
*"6-11: Ölüyorum şampanya getirin"
       Rengin Soysal, K dergisi, Sayı:31, sayfa: 6-11; 4 Mayıs 2007
(Okumak için fotoğrafların üzerine tıklayınız>

Bağlantılar: "Open Library-A. Chekhov"     İngilizce ve yapıtlarına erişilebiliyor.