Bilge Karasu-Gece

Gece: Türk Edebiyatı’nda “çok katmanlı”, “metaforlarla örülü”, “Kafkaesk” vb. ya da “anlaşılmaz”, “kapalı bir anlatım” gibi nitelemelerle adlandırılan Gece, Bilge Karasu’nun 1975-76 yıllarında yazdığı, ancak 1985’te İletişim Yayınları tarafından yayınlanana bir romandır. Bu zaman farkının nedeni; yazarın, 12 Mart’ın ve 12 Eylül’ün yarattığı kaotik ortamın baskısını üzerinde hissetmesi, sanatçının yaratma, sorgulama, eleştirme özgürlüğünün zaman zaman büyük sıkıntılara yol açtığı için çekinmesi ya da eserini piyasaya sürmesi için var olması gereken hissiyatın geç oluşması olabilir. Sınırlarının tam bir netlikle çizilememesinin yanında, kendini okuyucuya kolay ele vermeyen bir yapıt olan Gece, yüzey yapı/derin yapı ayrımıyla okunmalı ve okunmasının yanında da üzerinde düşünülmesi, anlam yoğunluklarının ya da anlamlar arası boşlukların keşfedilmesi gerekmektedir. Yapıt, 1991’de on yılda bir verilen Pegasus Roman Ödülü’ne layık görülmüştür. Yazar kitabını Füsun Akatlı’ya adamıştır.
Gecenin işçilerinden bahsedilerek başlayan ilk bölümde, daha sonradan adının N. olduğu söylenilen birinin hikâyesi anlatılır. 35 epizottan oluşan bu ilk bölümde, gecenin işçilerinden sonra yalnızlık ve sessizlik içinde yaşayan bir Düzeltmen'den bahsedilir. 19 epizottan oluşan ikinci bölümde bir söylev havası hâkimdir. Dünyanın görünümü irdelenmeye başlanır. Arkadaşlarımızın, yakınımızdaki insanların çok rahatlıkla aynı zamanda düşmanlarımız da olabileceği söylenir. Fakat asıl önemli olan onlar gibi olabilmektir. “Onlar ne yaparsa biz de yapabilmeli, hiç değilse, yapmağa uğraşmalıyız.” Böylece başlangıçta küçümsenenler sonrasında olunması gereken insanlar hâlini alır. Bu bölüm birincinin kaldığı yerden devam eder. Bu, belli anlamlarda ilk bölümdeki roman kişisinin başına gelenlerin bir açıklamasıdır. Burada O vardır. O, ilk bölümdeki roman kişisine N. der. Üçüncü bölümde yalnız 9 epizot vardır ve 'Sevinç' adındaki roman karakteri bu bölümü anlatmaktadır. Sevinç, öncelikle ve esas olarak N.'yi anlatır. O da O gibi ilkokuldan bu yana onu tanımaktadır. Kendisine verilen görev çok güçtür. Bu sefer ya kendisini öldürecek ya da bambaşka biri olacaktır. Başarsa da başarmasa da... Romanın en uzun bölümü olan dördüncü bölümde ise 47 epizot bulunmaktadır. Bu bölümde okurun da bir karakter olarak yer aldığı, romanda anlatılan karakterlerin birbirinin içine geçtiği, birisinin diğerini yalanladığı, okurun küçük ipuçlarından yararlanarak gerçeği bulmasının istendiği bir bölümdür.
Gece, farklı okumalarla açımlanabilecek; derinlikli yapısı sayesinde farklı izleklerin izi sürülebilecek; psikoloji, sosyoloji, felsefe, estetik gibi alanlarla da iç içe geçmiş bir romandır; ancak bu çalışmanın konusu romanın alt yapısını kuran felsefe, toplum, birey arasındaki kaçınılmaz ilişkidir. Odaklanılan nokta; romanın felsefeyle olan bağlaşıklığı, çok katmanlı yapısında taşıdığı iletiler, insanın ve toplumun var oluşuna yönelik sorgulamalar ve “kuşku, yabancılaşma, kaygı, baskı” gibi kavramlara yönelik çıkarımlardır.

Bilge Karasu-Kılavuz

Bilge Karasu-Kılavuz

Bilge Karasu-Kılavuz

Kılavuz:İlk kez 1990 yılında yayınlanan Kılavuz romanı, yazarın birçok metninin aksine yalın bir dille yazılmış, kolay okunan, sürükleyici, ama aynı zamanda her zamanki gibi sağlam örülmüş, çok kapılı ve katmanlı bir metindir. Kılavuz bir aşk romanı olarak, fantastiğe yakın bir polisiye öykü olarak ya da bir kendini geliştirme öyküsü olarak okunabilir. Anlatının oldukça görsel hatta sinematografik bir tarafı olduğu da rahatlıkla söylenebilir.
Kılavuz, eserin ana karakteri Uğur’un dilinden anlatılır. Üç bölümden oluşan romanın birinci bölümü Uğur’un başvuracağı iş ilanını veren Yılmaz Bey’in evindeki ilk güne ayrılmıştır; yani Uğur’un yeni işindeki ilk gününe... İkinci bölümde ise evde geçirilen on üçüncü gün anlatılır. Bu bölümde okur Uğur’un güncesini (güncesinin belki de son halini) izler. Üçüncü bölüm ise on dört ile on beşinci günleri ve Uğur’un Yılmaz Bey’e yazdığı anlaşılan bir mektubu içerir. Kurgunun tamamı, toplamda on beş günü kapsamaktadır. Bir sahil kasabasındaki kiralık evinde tatilini geçirirken arada karabasanlar gören Uğur, gazetede gördüğü “Yaşlı Beye Refakatçi Aranıyor” ilanı üzerine telefon eder ve sanki araması bekleniyormuş gibi hemen işe alınır. Uğur ve ‘işveren’ Yılmaz Bey’in sanki birbirlerini daha önce görmüş gibi hissetmeleri ve böyle davranmaları Uğur’u içten içe tedirginliğe sürükler. İlanı veren Yılmaz Bey on iki günlük bir yolculuğa çıkacaktır. Uğur’dan, bu süre boyunca ‘amcası’ olduğunu söylediği Mümtaz Bey’e refakat etmesini ister. İşte üçüncü roman kişisi de bu yaşlı ‘amca’, yani Mümtaz Bey’dir. Evde hizmetçi Eminanım vardır, ama anlatı boyunca hiç konuşmaz ve pek ‘görüntüye girmez.’ Monologların önemli yer tuttuğu romanda gelişen tuhaf olaylar Uğur’un düşlerine karışmaya başlar. Düşlerinde, Uğur, kendisinin sebep olmadığını düşündüğü bir ölüm yüzünden suçlanmaktadır. Yılmaz Bey’in işlerinde ihtiyaç duydukça çağırdığı taksinin sahibi İhsan’la tanışmasını da, Uğur ilk gördüğünde kafasında kurgulamıştır. Bu kurgu gerçekleştikten ve ikisi tanıştıktan sonra çok çabuk yakınlık kurar ve sevgili olurlar. İhsan da Kılavuz’un dördüncü kişisidir. Yılmaz Bey’in tanımladığının neredeyse tamamen tersi bir karaktere sahip olan Mümtaz Bey’in de aralarına katılmasıyla kitap ivme kazanır. Gördüğü düşlerle olup bitenler birbirine karıştıkça Uğur bunları yazmaya başlar ve ilişkileri geliştikçe Mümtaz Bey ile İhsan’a okutur da. Yılmaz Bey’in eve dönüşü ise anlatının sonu olarak da görülebilir, gerilimin çözülmeye başladığı yer olarak da. Aslında Yılmaz Bey’in kardeşi olan Bülent, dostu Uğur’u gücendirerek yıllar önce Amerika’ya gitmiş ama orada kanser olduğu anlaşılınca, bunu Uğur’u gücendirmesinin “nesneleşmiş” hali olarak kabul ederek tedaviyi reddetmiş ve ölmüştür. İşte, Uğur’un düşlerini bilmeden sonsuz bir karabasana dönüştüren bu durumdur. Yani Bülent kendi eliyle ölmüştür ama bir yandan da, Uğur bilmeden, onun elinden. Uğur’un içini kemiren kurt budur. O, işitmediği ve işlemediği bir cinayetin suçluluğunu taşımaktadır. Yılmaz Bey ise kardeşi Bülent’teki fotoğraflardan Uğur’u teşhis etmiştir. Romanın sonundaki kazada İhsan ölmez, yaralanır. Uğur, ‘yepyeni bir ülkeye’ varmış gibidir, evine döndüğünde. “Gerçek entrika, Yılmaz Bey ile Mümtaz Bey’in, Uğur’un İhsan’la tanışmasını ve dost olmasını sağlayarak; Bülent’le ilgili duyduğu vicdan azabına melhem olabilecek bir yaşamsal çözümü kurma ‘komplo’sudur, kılavuz bunu sağlar.

Bilge karasu Biyografisi:
Bilge Karasu Türk edebiyatının en kendine özgü yazarlarından biri olan Bilge Karasu az yazdığı ama gerçekten "öz" yazdığı kitaplarıyla bu tür "seçkin" yazarlardan biri olmayı başarmıştır. Ülkemiz yazarlarının en kendine özgü ve en kişisel olanlarından biri olan öykücü, romancı ve deneme yazarı Bilge Karasu 1930'da, İstanbul'da dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde öğrenim gördü. Ankara Radyosu Dış Yayınlar Servisi'nde çalıştı. 1963 yılında, Rockefeller bursuyla gittiği Avrupa'dan dönerek çevirmenliğe başladı. Ölümüne kadar Hacettepe Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Bilge Karasu bireyin sorunlarına ağırlık veren, onun günlük hayatındaki açmazlarını işleyen bir yazardır. Her insanın hayatında önemli bir yer edinen (sevgi, dostluk, yalnızlık, tutku, inanç/inançsızlık, korku ve ölüm gibi) kavramları imgesel bir dille anlatır. Yazar günlük hayattan bahsettiği için okuyucu, hikayedeki kahramanda ya da diğer kişilerde kendinden parçalar bulur. Böylece kullanılan imgeleri de rahatlıkla bilinçaltında kendi yaşamına göre şekillendirip yorumlar, dolayısıyla hikayeyle okur arasında bir bağ oluşur. Çünkü Karasu insanla insanüstüyü, olağanla olağanüstüyü yapaylığa düşmeden, metnin doğal akışı ve hayatın kurgusal akışı içinde verir. Okurun hayal gücünü özgür bırakır. Karasu, kelimelerini özenle seçer. Dili işlenmiş, üzerinde çok çalışılmış, oynanmış bir dildir. Kullandığı arı Türkçe başka yazarlarda yapay ve zorlama dururken onun metinlerinde hoş bir tat bırakır. Çünkü ritim düşünülerek, ses düşünülerek, görsellik düşünülerek kurulmuş, kurgulanmış, kusursuz olması istenmiş bir dille yazılmıştır. Türk edebiyatının en özgün kalemlerinden biri olan Karasu, Gece adlı kitabıyla on yılda bir verilen Pegasus Ödülü'nü kazanan tek Türk yazardır. Aynı zamanda felsefeyle de ilgilenen Karasu, metinlerinde felsefi sorunları işlemiş ya da onun metinleri felsefi incelemenin konusu olmuştur. Postmodern romanın Türkiye'deki önemli isimleri arasında değerlendirilmektedir. İlk öykülerini Seçilmiş Hikayeler dergisinde 1950'de yayımlayan Karasu, öykülerinden derlediği ilk kitabını da 1963'te yayımladı. Aynı yıl Lawrence'tan çevirdiği Ölen Adam'la TDK Çeviri Ödülü'nü kazandı. 14 Temmuz 1995'te pankreas kanseri tedavisi sürerken Hacettepe Üniversitesi'nde yaşama veda etti. Vasiyeti üzerine, bütün yapıtlarını yayımlayan Metis Yayınları tarafından kitaplarının gelirinden elde edilen parayla onun adına bir edebiyat bursu verilmektedir.

Yapıtları:
Romanları: Gece (1985), Kılavuz (1990)

Öyküleri ve diğer yazıları: Troya'da Ölüm Vardı (1963), Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı (1970), Göçmüş Kediler Bahçesi (1979), Kısmet Büfesi (1982), Ne Kitapsız Ne Kedisiz (1994), Narla İncire Gazel (1995), Altı Ay Bir Güz (1996), Lağımlararası Ya da Beyoğlu (1999; Yayına hazırlayan Füsun Akatlı), Öteki Metinler (1999, Yayına hazırlayan Füsun Akatlı), Susanlar (2009, Yayına hazırlayan Serdar Soykan), Halûk'a Mektuplar (2013, Yayına hazırlayan Halûk Aker), Şiir çevirileri (2014, Yayına hazırlayan Tunç Tayanç)

Ödülleri: 1963 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü (D. H. Lawrence'tan çevirdiği Ölen Adam'la) 1970 Sait Faik Hikaye Armağanı (Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı ile) 1991 Pegasus Ödülü (Gece ile) 1994 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü (Ne Kitapsız Ne Kedisiz ile)

Yazar ve kitapla ilgili yazılar:

* "Bilge Karasu'nun Kılavuz'u" Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış III
       "Sevgi Soysal'dan Bilge Karasu'ya", Bölüm IX, S:119

* "Yazı ve Arınma" Nurdan Gürbilek; Yer Değiştiren Gölge, S: 66

* "Kılavuz: Kendini Yazan Yazı"
       Semih Gümüş; Roman Kitabı, S: 117

* "Bilge Karasu’nun Gece’sine Metin Ve Okur Odaklı Bir Yaklaşım"(Tez)
       Jale Özata, Ankara, Haziran 2003

* "Gece Gibi Bir Roman: Gece "
       Seval Şahin, Turkish Studies, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 4/8 Fall 2009,

* "Bilge Karasu’dan Distopik Bir Modernizm Eleştirisi: Gece"
       Semran Cengiz,Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 8 Sayı: 37, Nisan 2015

* "Bilge Karasu'nun Eserlerinin Postmodern Yazar ve Anlatıcı Bağlamında Analizi"
       İlyas Akman, slararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 6/3, 2017

* "Bilge Karasu'nun Hikâyeciliği"(Yüksek Lisans Tezi)
       İbrahim Alan, Konya, 2005

* "Eşcinsel günlüğünden Bilge Karasu"
       Bilal Acarözmen, Gaia Dergi, 2017

*"Sen Bir Hiçsin"        Hazal Yılmaz, K dergisi, Sayı: 39, sayfa: no-no; 29.06.2007
(Okumak için fotoğrafların üzerine tıklayınız>

Bağlantılar: "Bilge Karasu Aramızda"
    Füzun Akatlı ve Müge Gürsoy Sökmen'in birlikte hazırladığı anı kitabı sayfası

Yazar ve yapıtla ilgili bazı yayın ve dokümanlar facebook grubumuzun dosyalar bölümünde de yer almaktadır.