Roberto Bolaño - Katil Orospular

Katil Orospular Özgün adı 'Putas asesinas' olan ve Peral Bayaz çevirisiyle ilk kez Metis Yayınlar tarafından şubat 2010'da yayınlanan kitabın içinde Göz Silva, Gómez Palacio, Yeryüzünde Son Günbatımları, 1978 Günleri, Fransa’da ve Belçika’da Bir Aylak, Lalo Cura’nın Tasavvurları, Katil Orospular, Dönüş, Buba, Dişçi, Fotoğraflar, Dans Notları, Enrique Lihn’le Buluşma adlı 13 öykü yer almaktadır.
Kitaba adını veren 'Katil Orospular' öyküsünden bir bölüm şöyle:
"Kadınlar katil orospulardır, Max, hasta bir ağaçtan ufku seyreden soğuktan donmuş maymunlardır, karanlıkta ağlayarak, hiçbir zaman söyleyemeyecekleri sözlerin peşinde, seni arayan prenseslerdir. Yaşamımızı yanlışlıklarla planlıyor ve yaşıyoruz." -Böyle diyor bu kitaba adını veren öykünün kahramanı (Katil mi? Orospu mu? Yoksa ikisi birden mi?)
"Yeryüzünde Son Günbatımları" öyküsünde giderek cehennem azabına dönüşen bir Acapulco yolculuğu anlatılıyor. "Dişçi", gizemli bir delikanlı ile onu uçurumun tepesinden seyreden görmüş geçirmiş iki yetişkinin öyküsü. "Buba"da üç bölümde bir futbol öyküsü anlatılıyor: Bir Latin Amerikalı, bir Afrikalı ve bir İspanyol oyuncunun içine kara büyü sızan maceraları. "Dans Notları"nda Pablo Neruda ile dans etmemek için 69 neden öne sürülüyor.
"Lalo Cura'nın Tasavvurları"nda ise kendimizi uyuşturucu kaçakçıları ile porno film yönetmenlerinin arasında buluyoruz. "Fotoğraflar"da, Vahşi Hafiyeler'in kahramanı Arturo Belano yeniden karşımıza çıkıyor.

* Metis yayınevi'nde kitapla ilgili sayfa

* "Katil Orospular"
       Can Yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 19 sayfasının pdf örneğinin bağlantısı

Roberto Bolaño - Uzak Yıldız Uzak Yıldız romanı Türkiye'de ilk kez Zerrin Yanıkkaya'nın çevirisiyle 2008 yılında Metis Yayınları tarafıdan yayınlandı.

Romana Dair Bir Tanıtım Yazısı:
Edebiyatın açık duruşu, onun kadim olgunluğundandır. Bu açıklık, zaman zaman edebiyata zarar veriyor görünse de, aynı zamanda bir korunmadır aslında; değerli olanın korunup, değerliymiş gibi sızanın da değersizliğinin kendi içinde en şaşmaz ve hassas edebî filtrelerden geçirilerek en kısa zamanda ayrıştırılmasıdır bu.
Edebiyatın açıklığından yararlanarak içine dalıp da onun engin ufuklarına doğru süzülen değerliymiş gibiler için değişen tek şey, edebiyatın aslında herkese sunduğu edebî semadır; bu uçma sırasında sema hep değişir ama, değerliymiş gibinin ruhu hiç değişmez. Ve bir an gelir ki, edebiyatın erdemliliği bu ruhu çırılçıplak yakalar.
İnsanlığın yakın tarihi içinde yer almış olan değişik faşist ve nazi edebiyatlarının başına geldiği gibi.
Özellikle devrimleri önleyen karşı-devrim hareketlerinin darbe öncesi hazırlık dönemlerinde, edebiyatın bu açık duruşundan çok iyi yararlanılır. Çünkü gerçek bir faşist darbe, öldürebilmek için kendi kültür ve sanatına, özellikle de edebiyatına ihtiyaç duyar. Bu onun için bir meşruiyet sorunudur zira. Bunu da, yani kendine göre bu yeni edebiyatı da, her seferinde evrensel edebiyatın ve değerlerinin yumuşak karnına sığınarak ve başlangıç döneminde kendini iyice gizleyerek yapar; edebiyatın hem tarihi, hem de tarihin akışını belirleyen gücü bir gün bu kullanma halini deşifre edene kadar da sürüp gider.
Roberto Bolaño, bu tür insan düşmanlığını ve toplum düşmanlığını deşifre eden bir Şilili yazar.
Faşizmin her zaman bir avangartlığa ihtiyacı vardır. Edebiyat alanında, şiirde ve düzyazıda kendini yenilikçi, avangart olarak sunar: Yeni Şili ve Yeni şiir.
Pinochet’nin, generalin kendi şairlerine ihtiyacı vardır.
Roberto Bolaño, Uzak Yıldız adlı romanında bir özel tarihi akıtıyor; dünyanın ilk seçilmiş sosyalist iktidarını tarih önüne çıkaran bir halkın karşısına dikilen militerlerin, Şilililerin naifliğini kültür alanında, edebiyat alanında nasıl istismar ettiklerini açığa çıkarıyor. Yalnız, sanılmasın ki, zorbalığa dayanan ama yine de tahammül edilebilir bir istismardır bu.
Bu özel tarihin akışı içinde zalimler, şairane cinayetler işler.
Darbe, Şili edebiyatının geleceği olan şairleri de öldürmeye başlar. Roberto Bolaño da bu genç şairlerden biridir ama hayatını kurtarmayı başarır.
Uzak Yıldız’da sunulan faşizm, gerçek kimliğini ve karakterini gizleyerek, Şilili genç edebiyatçıların kurdukları edebiyat atölyesine sızan alaylı bir şairin, darbe öncesi ve darbe sonrası yaptıklarını, yarattığı acıları ve trajedileri anlatıyor okura.
12 Eylül’ü yaşamış bir okur için, özünde oldukça aşina aslında bu anlatılanlar.
Pinochet darbesinin hemen sonrasında, bu alaylı şairin (ki, diğer şairlerden yaşça da büyüktür) gerçek misyonu ve karakteri zaman içinde, peyderpey ortaya çıkar.
O, bir şair katildir.
Faşizmin bu iş için biçimlendirmiş olduğu, şiddetle halkını katleden darbe rejiminin ruhuna tamamen uyan, tüyler ürpertici, dehşet dolu yeni bir ‘şiir’ yaratıcısıdır o.
"Munoz Cano, bazı fotoğraflarda Garmendia kardeşleri ve öteki kayıpları teşhis ettiğini söylüyor. Çoğunluğu kadınmış. Fotoğrafların arka planı birbirinden pek farklı değildi, muhtemelen hep aynı mekanda çekilmişlerdi. Kadınlar vitrin mankenlerine benziyorlardı, bazısının organları kopmuş, parçalanmıştı, gene de Munoz Cano, vakaların yüzde otuzunun, fotoğrafları çekildiği anda yaşıyor olduklarını tahmin ediyor. Fotoğrafların, genel olarak (Munoz Cano’ya göre) kalitesi düşüktü, oysa seyredenlerde yol açtığı etki çok güçlüydü… Odanın dört köşesine (raptiyeyle) tutturulmuş olanlar bir tecelliye benziyordu. Bir delilik tecellisi.” Şili Hava Kuvvetleri’nde pilot subay, şair, katil, fotoğrafçı faşist Carlos Wieder’in hiçbir çekince duymadan bazı faşist subay arkadaşlarına ve onların eşleriyle sevgililerine, birkaç faşist medya mensubuna ve babasına açtığı bir fotoğraf sergisiydi bu. Subay pilot Wieder, bu fotoğraf sergisinde sadece kurbanlarının feci yüzlerini, kesip koparttığı organları, parmak fotoğraflarını değil, faşist iktidarın generallerinin ve diğer subaylarının onore ettikleri şairliğinin ürünlerini de sergiliyordu:
"Ölüm dostluktur… Ölüm Şili’dir… Ölüm sorumluluktur… Ölüm aşktır… Ölüm gelişmedir… Ölüm inanç birliğidir… Ölüm temizliktir… Ölüm benim yüreğimdir… Ölüm dirilmedir…”
Pinochet’nin şairi, bütün bu faşizan mesajları, kendilerine göre şiir olan mesajları, uçağıyla Şili semalarına yazıyor.
Roberto Bolaño’nun Uzak Yıldız’ı aynı zamanda otobiyografik unsurlara sahip bir roman özelliği taşıyor. Sosyalist iktidarı deviren faşist darbenin meşruiyetinden söz ettiği gibi, işbirlikçiliğin nasıl bir güç ve duygu olduğunu da belirtiyor okuruna. Roman aynı zamanda şiirin çeşitli durumlarını; siyasetin şiirle bağlantılarını, şiirin hayat içindeki önemli yerini, şiirin ve sanatın topluma olan etkilerini, şiirin biçimsel özelliklerini de tartışıyor.
Roberto Bolaño’nun edebiyatı hem çok yalın hem de çok ince ve duyarlı bir ironiye sahip. Metafor gücü de oldukça anlamlı: “Wieder, Yunus balinanın içinden nasıl geçtiyse öyle geçti bulutun içinden.”
Yazar, Latin Amerika devrimci mücadelesi içinde önem bir yeri olan şiirin de, masum insanlar gibi nasıl darbelendiğini, kendine özgü bir anlatımla hem hissettiriyor, hem de okurun bilinç katında bir altüst oluş yaratıyor. Bu altüst oluş içinde –duyarlı okurun beklentilerini karşılayacak– bir faşist katilin sonu da var tabii. Yazar, hiçbir şeyi havada bırakmamış aslında.
Uzak Yıldız, gerçekle kurgunun muhteşem ve mütevazı bir buluşması bence.

Kaynak: Pakize Barışta, K dergisi, Sayı:108, 24 Ekim 2008

* "Uzak Yıldız"
       Can Yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 19 sayfasının pdf örneğinin bağlantısı

 Roberto Bolaño Biyografisi:
Roberto Bolaño 28 Nisan 1953'te Şili’de doğdu. Babası kamyon şoförü, annesi öğretmendi, bir de kızkardeşi vardı. Alt-orta sınıf bir aileye sahipti. İlk işine başladığı sırada on yaşındaydı ve Quilpué-Valparaiso yolunda otobüs bileti satıyordu. Çocukluğunu Şili’de yaşadı. Ailesi 1968'de Mexico City'ye taşındı, okuldan ayrıldı, gazeteci olarak çalıştı ve solcu ve aktivistti. Sonra Şili'ye döndü. Çünkü 1973'te Salvador Allende'nin sosyalist demokratik hükümetini desteklemeye ve "devrimi inşa etmeye yardım etmeye" karar vermişti. Augusto Pinochet'in sağ kolu Allende'ye karşı askeri darbeyi destekledikten sonra Bolaño, "terörist" olduğu şüphesiyle tutuklandı ve sekiz gün gözaltına alındı. Hapishane gardiyanı olmuş iki eski sınıf arkadaşı tarafından kurtarıldı. Bolaño bu deneyimi "Dans Kartı" hikayesinde anlattı. Bu öyküde verdiği olayların versiyonuna göre, beklediği gibi işkence görmedi, ama "küçük saatlerde başkalarına işkence ettiklerini duyabiliyordum, uyuyamadım ve İngilizce'de bir dergi hariç hiçbir şey yoktu. Birisi geride kalmıştı. Tek ilginç makalesi, bir zamanlar Dylan Thomas'a ait olan bir ev hakkındaydı. Benimle birlikte okula gelmiş bir çift dedektif sayesinde o delikten çıktım." diye anlattı. Bolaño, 1974 yılında Şili'den Meksika'ya döndü. 1975'te küçük bir şiirsel grubu olan Infrarrealismo'nun (Infrarealism) kurucu üyesi oldu. Bolaño, 1977'de Avrupa'ya taşındı ve sonunda İspanya'ya gidip, Barselona yakınlarındaki Akdeniz sahilinde, Costa Brava'da, bulaşık makinesi, kampüs sorumlusu, bekçi ve çöp toplayıcı olarak çalıştı. Gündüz çalıştı ve gece yazdı. 1981'den ölümüne kadar, küçük Katalan sahil kasabası Blanes'de yaşadı. İlk çocuğunun dünyaya gelmesinin ardından gelirini artırmak amacıyla düzyazıya ağırlık vermeye başladı. Vahşi Hafiyeler (1998) romanıyla Rómulo Gallegos ve Herralde ödülleri başta olmak üzere birçok ödül kazanmasıyla Latin Amerika edebiyatının Boom kuşağından beri en önemli romancısı olarak gösterildi, eserleri birçok dile çevrildi. 15 Temmuz 2003'te 50 yaşında Barcelona’da öldü. New York Times onu "neslinin en önemli Latin Amerikan edebi sesi" olarak tanımladı.

Yapıtları: Romanları: La Pista de Hielo (The Skating Rink, 1993); La Literatura Nazi en América (Nazi Literature in the Americas, 1996); Estrella Distante (Uzak Yıldız, Distant Star, 1996); Los Detectives Salvajes (The Savage Detectives, 1998); Amuleto (Amulet, 1999); Monsieur Pain (Monsieur Pain, 1999); La senda de los elefantes (1984); Nocturno de Chile (By Night in Chile, 2000); Antwerp Amberes (2002); Una Novelita Lumpen (A Little Lumpen Novelita, 2002, written 2001); 2666 (2004); El Tercer Reich (The Third Reich, 2010); Los Sinsabores del Verdadero Policía (Woes of the True Policeman, 2011); El espíritu de la ciencia-ficción (The Spirit of Science Fiction, 2016, yazılımı: 1984) Diorama,

Hikâyeleri: Selection of stories from Putas Asesinas (Last Evenings on Earth, 2001); Llamadas Telefónicas (1997); El Gaucho Insufrible (2003); El Secreto del Mal (The Secret of Evil, 2007)

Şiirleri: Reinventar el amor (Reinventing Love, 1976); Fragmentos de la Universidad Desconocida (Fragments from the Unknown University, 1992); Los Perros Románticos: Poemas 1980-1998 (The Romantic Dogs, 2000); El último salvaje (The Last Savage, 1995); Tres (2000); La Universidad Desconocida (2007);

Diğer Kitapları: Consejos de un discípulo de Morrison a un fanático de Joyce (1984); Entre paréntesis (2004); Roberto Bolaño: The Last Interview & Other Conversations-Sybil Perez, (2009); Bolaño por sí mismo (2011)

Yazar ve kitapla ilgili yazılar:

* "Darbenin sarstığı sanat"        Sennur Sezer, Evrensel Kültür, Ekim 2008.

* "Ama gözlerim acıyor"        Bülent Usta, Birgün, 27 Ağustos 2008.

* "Uzak Yıldız"        Pakize Barışta, K dergisi, 24 Ekim 2008

* "Kalemin işbirliği"        Ayşe çavdar, Aktüel, Aralık 2008.

* "Latin Amerika’nın içli sesi"        Elif Tanrıyar, Sabah, 30 Mart 2010.

* "Roberto Bolaño"        Dipnot Kitap'ta yazarla ilgili yazılar(toplu halde).

Bağlantılar: "Roberto Bolaño"
    Yazarla ilgili İngilizce sayfa